Ruth Benedict, Krizantem ve Kılıç: Japon Kültürü Üzerine Bir İnceleme. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1994, ISBN:975-458-058-8, 366 Sayfa
Ruth Benedict'in 1946 yılında yayımlanan özgün adı "The Chrysanthemum and the Sword: Patterns of Japanese Culture" olan eseri Türkan Turgut'un çevirisi ile Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılmıştır.
Çevirmenin ön sözüyle başlayan kitap, yazarın teşekkür yazısının ardından her biri farklı bir başlığa sahip olan on üç bölüm ve bir sözlükten müteşekkildir.
Ruth Benedict (1887-1948), Colombia Üniversitesinde doktora yaptıktan sonra yine aynı üniversitede antropoloji bölümünde çalışmaya başladı. 1943-1945 yılları arasında Harp Enformasyon Dairesi için çalışmalar yürüten Benedict, 1944 Haziranında devlet tarafından Japonya üzerine bir inceleme yapması için görevlendirilir.
ABD'nin Japonya'ya yönelik ilgisi düşmanını tanıma motivasyonuyla alakalıydı. 7 Aralık 1941 sabahında Japonya ABD'nin Pearl Harbor askeri üssüne ani bir baskın düzenlemişti. Bunun üzerine o vakte kadar tarafsızlığını koruyan ABD, Japonya'ya savaş ilan ederek II. Dünya Savaşına katılmış oldu. ABD, 6 Ağustos 1945 tarihinde önce Japonya'nın Hiroşima kentine üç gün sonra da Nagazaki'ye atom bombasıyla saldırdı. 15 Ağustos 1945'te Japonya II. Dünya Savaşından çekildi.
Benedict'in görevlendirildiği sırada Amerika ve Japonya arasındaki savaşın gidişatı belirsizliğini koruyordu. Askeri mücadelenin yanında diplomasiye yönelik de avantajlı stratejiler geliştirmek isteyen Amerika için Japonların duyuş düşünüş biçiminin deşifre edilmesi bu belirsizliğin aşılmasında önemli bir hamleydi.
"Konu:Japonya" adlı ilk bölümde araştırma biçiminden bahseden Benedict bir kültürel antropolog olarak saha çalışması yapmanın öneminin farkında olduğunu belirterek savaş sebebiyle bu yöntemi kullanmamış olduğundan söz eder. Böylesi bir araştırmada sosyolog ve psikologların yaygın olarak başvurduğu anket yöntemi ise Benedict'e göre yararsızdır; çünkü anket sonuçları önceki bilgileri genişleten pekiştiren bir etkide bulunur. Oysa söz konusu Japon halkı olduğundan henüz alışkanlıkları değerleri hakkında ellerinde anketle taçlanacak kadar bilgi yoktur. Benedict farklı bir çalışma yöntemi izlemiştir. Japonya hakkında yazılanları okumak, Amerika'daki Japonlarla görüşmek, Japonya'da yaşamış Batılıların fikrine başvurmak, Japon filmlerini izlemek, Japon yazarların otobiyografi ve romanlarını okumak gibi yollardan bilgi edinen Benedict, Amerikan kültürüyle kıyaslamalar yaparak birtakım değerlendirmelerde bulunur.
Kitabın konusu ise Japonları bir Japon milleti yapan şeyin ne olduğunu tespit etme şeklinde ifade edilmiştir. Araştırmanın gayesi Japonların değişmeyen düşünce ve davranış tarzlarını belirlemektir.
"Harpte Japonya"adlı ikinci bölümde ise Japonya'nın kültür geleneklerinde savaş doktrinlerinin üzerinde durulur. Halkı topyekûn bir savaşa teşvik etmek için yapılacak olan çağrı, teslim olma veya teslim alma gibi hallerde takınılan tavır konusunda Japonların Batı harp teamüllerinden hangi noktalarda ayrıldığına dair tespitler yapılmıştır. Buna göre Japonlar maddeye karşı ruhun zafer kazanacağını düşünüyorlardı. İki ülkenin ordusu üzerinden yapılan sayısal kıyaslamaların Japonlar üzerinde bir etkisinin olmadığı çünkü onların tüm bunlara rağmen üstün geleceklerine dair sağlam bir inançları bulunuyordu. Japonları küçümsediği maddecilik anlayışına sadece asker, silah sayısı değil bir kişinin enerji depolaması da dahildi. Japon askerleri az uyku, az yiyecek, soğuğa dayanma gibi noktalarda da maneviyatın gücüne sığınıp konfor talebini maddecilik sayarak göz ardı ediyordu.
Japon yetkililerin savaşın gidişatına dair açıklamalarında ilginç olan bir nokta da halka sürekli olarak her şeyin öngörüldüğü şekilde geliştiğine dair mesajlar vermiş olmalarıdır. Halk tamamen bilinen bir durumun içinde olduğunu hissettiği müddetçe emniyet duygusunu muhafaza etmiş, mağlubiyet bile başarıya dönüştürülmüştür.
Japon askerlerin savaşma biçimleri teslim olmamak üzerine kurulduğundan Amerikalılar tarafından esir alınabilen Japon askerlerin sayılarının az olduğuna da dikkat çekilmiştir. Esir Japon askerleri ihtiyaç duyulan pek çok istihbaratı da sağlamış ancak imparator aleyhine konuşmamıştır. Amerikalıların savaşta yaralanan askerleriyle ilgilenirken Japonların böyle uygulamaları önemsemedikleri, hatta kendilerine esir düşen yaralı Amerikan askerlerinin neşeli hallerinden rahatsızlık duymuş olmaları, bu askerlerin evlerine dönme isteklerini de küçümsedikleri kaydedilmiştir. Japon savaş anlayışına göre gazi olarak dönmek bir kahramanlık olarak kabul görmüyordu.
Üçüncü bölüm, "Bir İnsanın Özel Mevkiini Alması" adını taşıyor. Benedict'e göre Amerikalılar hürriyet ve eşitliğe nasıl bağlıysa Japonlar da emirlere ve hiyerarşiye karşı büyük bir güvenle bağlıydı. Hiyerarşi cinsiyete, nesle, ilk evlat olmaya dayanıyordu ve aile hayatının esasını teşkil ediyordu. Yemek ilk önce ev halkının reisi olan babaya ikram edilir, banyoya ilk o girer, aile fertleri ona yerlere kadar eğilerek selam verir. Ev içinde katı bir şekilde düzenlenmiş bu hayata uyum takdir görüyorken kamusal alanda da durum farklı değildir. Hiyerarşi anlayışının temin ettiği emniyet duygusudur. Olabildiğince detaylı bir şekilde planlanan,tayin edilen davranış biçimleri sayesinde kişi bilinen bir dünyanın sınırları içinde kalarak kendine güvenebilirdi.
"Meiji Reformu" adlı dördüncü bölümde Japonya'da değişen rejimin gerçekleştirdiği hamlelere değinilmiş ve bunların halk tarafından nasıl karşılandığı üzerinde durulmuştur. On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında Tokugawa rejimi son bulduğunda Japon halkından gelen kökten bir değişim arzusunun bulunmadığı dolayısıyla bir Fransız İhtilalinin patlak vermediği yeni dönemin ruhunun ilerlemeden çok geçmişe dönmek üzerinden bir motivasyonla şekillendiği belirlemesi yapılır. Dönemin parolası olan Japonca, Isshin kelimesi restore etmek anlamında tercüme edilmiştir. İmparatora eski mevkiini iade etmek ve barbarları kovmak çağrısı halk üzerinde tesir etmiştir. Meiji Dönemi 1868-1912 arası yılları kapsar. Bu dönemde imparator eliyle yeni bir anayasa yapılmış,kast ve sınıf işaretleri yasaklanmış, vergi düzenlemelerinde çiftçiden yana tavır geliştirilmiş, zorunlu askerlik ve eğitim yasalaştırılmıştır. Endüstri sahasında da ciddi atılımlar devlet eliyle gerçekleştirilmiş; silah fabrikaları, tersaneler kurulmuş, demiryolları inşaatlarına öncelik verilmiştir. Halk imparatora derinden bağlılık duyduğu için bazı uygulamalar yereldeki yöneticiler hedef alınarak protesto edilse de ciddi bir karşı koyuş gözlenmemiştir.
"Ecdadına ve İçinde Bulunduğu Topluma Borçlu Olan Fert" adlı beşinci bölümde Benedict, Japonları anlayabilmek için Japon ahlak sisteminin anlaşılmasını şart koşar. Amerika'da kimseye borçlu olmamak düşüncesi faziletli olmayı ifade ederken Japonya'da faziletli ve adil bir kimsenin hem ecdadına hem çağdaşlarına karşı geniş ve karşılıklı bir borçluluk içinde yerini idrak etmesi gerekli görülür. Bu anlayış farkının yaşayışı şekillendiren önemli bir unsur olarak ele alınmıştır. Bir Japon anne ve babasına, hocasına, efendisine karşı büyük bir minnettarlık hisseder. Bu his onun çeşitli sorumlulukları yüklenmesini zorunlu kılar, "on yüklenmek" olarak ifade edilen bu durum yüksünmeden sorumlulukları yerine getirme anlayışıdır. Bir evlat anne ve babasına karşı zamanla azalmayan büyük bir borcun yaptırımı altındayken buna gündelik hayattan başka sorumlulukların eklenmemesi adına yardıma muhtaç olmadan yaşamayı öğrenmelidir. Bundan dolayı gündelik hayat içinde bir yabancıdan yardım görmek bir Batılı için teşekkür edilip geçilebilecek bir durum iken Japonlarda bunun dehşete benzer hisler uyandırdığının altı çizilir. On, çatışmalı duygu durumlarını içerdiği için karmaşık bir ahlaki ilkedir. Batılı anlayışta sevginin, çocuk büyütmenin tam da bir şarta bağlanmadığı zaman değer kazandığı haller Japonlar için mutlaka şarta bağlanarak her bireyin psişik bir ekonomi kurmasını gerekli kılar.
Altıncı bölüm, "On Binde Birini Ödeme" adını taşır. Ödenmesi gereken on borcunun Amerikalılar nezdinde daha iyi anlaşılması için Amerikalıların mali konulara bakışı üzerinden bir denklik kurulmaya çalışılır. Bu bölümde on'un farklı kategorilerine açıklık getirilir. Sınırlandırılmamış borcu ödeme tarzına "gimu" denmiştir. Bir insanın gimu'su iki sorumluluk biçimini kapsar; ebeveyni için yüklendiği on'a ko, İmparator için yüklendiği on'a ise chu denir. Ko için çalışmak aile fertlerine mutlak bağlılık değildir, burada yine aile içi hiyerarşi önemlidir. Çocuğunun tahsilini yaptırmak gimuya dahildir ancak bir yeğenin tahsili için ödeme yapmak zorunluluğu yoktur. Japonların teslim olduktan sonra Amerikalılara karşı herhangi bir sabotaj da bulunmaması Benedict tarafından halkın chu'ya olan bağlılığın devreye girmesi olarak yorumlanır. İmparator teslim olunduğunu duyurduktan sonra ona karşı bir hareket tarzı geliştirilemeyeceği için yeni durumu kabullenme Amerikalıları şüphelendiren bir vakarla gerçekleştirilmiştir.
Yedinci bölüm, " Katlanılması En Güç Olanı Ödeme" başlığını taşır. Benedict, ko ve chu gibi ahlak kategorilerinin Doğu milletlerinde şu veya bu biçimde rastlanılan bir anlayış olduğunu söyleyerek Japonlara özgü olarak gördüğü "giri" kavramına odaklanır. Gimu istenilmeden yapılan hareketleri içerse bile istenmeyen olarak tarif edilmez. Söz gelimi anne oğlundan boşanmasını istediğinde oğul eşini sevse dahi bunu dile getirmeden ko'ya uygun hareket eder. Giri de ise nicel borçluluk can sıkıntısına sebep olabilir, kişi istemediği halde bir davranışı yerine getirirken bunu ilan edebilir. Giri bir üst statüde olan kişiye duyulan sadakatle işletilir ya da kişinin tahkir edildiğini düşündüğünde kendi adını temizlemek için yapacağı edimle ortaya çıkar. Giri'yi kaçınılmaz kılan etrafın ne söyleyeceğidir. Benedict, Japon milletinin bu yönüne sıklıkla değinir. Japonları başkalarının ne düşüneceğini fevkalade önemseyen dolayısıyla da alınganlığa meyilli bir halk olarak görür. Giri'nin devreye girdiği durumlara hediyeleşme geleneği örnek olarak gösterilmiştir. Japonlarda hediyeye daha büyük bir hediyeyle karşılık vermek kaçınılan, onaylanmayan bir durumdur ancak hediyenin karşılığında bir hediye vermek mutlaka gereklidir. Ailevi, şahsi hediye kaydı tutulduğu da aktarılan notlardandır.
Sekizinci bölüm, "Bir İnsanın Şerefini Koruması" başlığını taşır. Bu bölümde de girinin kapsamına dair örneklerle konu genişletilir. Japonların intikama olan düşkünlüğünün altında da giri vardır. İyiliğe karşı bile borçluluk hissi duyup mutlaka bunun karşılığını vermeyen çalışan kişinin tahkir edildiği zaman da bununla hesaplaşması aslında kendi içinde oldukça tutarlı bir hareket tarzıdır.İntikam da Japon ahlak anlayışında faziletlerden sadece biridir. Giri bu nevi hesaplaşmalar dışında sakin davranmayı, kendi kendini kontrol etmeyi de içine alır. Çocuk doğururken bağırmayan bir kadın, sel bastığında bağırıp çağırmak yerine eşyasını toplayıp daha yüksek bir yere taşınan kişi de giri'ye uygun davranmış olur. Devamında utanç verici sayılan durumların, asil bulunan davranışların toplumdan topluma değiştiğini hatırlatan Benedict, Amerikalıların Japonlara eşitlik fikrini dayatmasının etnosentrik olduğunu söyleyerek Amerika'yı suçlu bulur. Amerika ve Japonya arasında önemli kültürel farklardan biri de rekabete bakıştır. Amerika'da kişiler arası rekabet açıktan yürütülüp onaylanan bir şey iken Japonya'da küçümsenir. Japon çocukların performanslarında rekabet durumunda düşüş olduğunu gösteren testlerden söz eden Benedict bu durumu utandırılmaktan duyulan kaygıya bağlar. Kişinin kendi kendisiyle rekabet halinde olması daha güvenli bir sahadır.
"Beşeri Duygular Sahası" adındaki dokuzuncu bölümde, ahlaki yaptırımlarla çepeçevre sarılı gibi duran bir Japon'un şahsi duygularını nasıl yaşadığı üzerinde durulur. Kültürlerin pek çoğunda zevk öğretilen bir kavram değildir diyen Benedict Japonların bu noktadaki istisna hallerinin bedeni zevki öğretmek ve bazen de kişinin kendini gerektiğinde bundan mahrum da edebilmesini içeren bir ikilik üzerinden teşkil edildiğine vurgu yapar. Sıcak bir banyo tüm ev halkının keyif aldığı ve aile içi hiyerarşiye göre tatbik ettiği bir uygulamadır. Buna karşılık kış egzersizi olarak soğuk suyun altına girmek de Japon geleneğinde mevcuttur. Japonları Batılıların rahatsız bulacakları pozisyonlarda dahi uyuyabilmek gibi için kendilerini eğitecek kadar uyumayı seven bir millet olarak gören Benedict uykudan feda etme konusunda da kendilerine karşı insafsız olduklarını belirtir. Amerikalıların ahlaksızlık, müstehcenlik olarak görecekleri Japonlara özgü pek çok davranış biçiminin gerisinde de hiyerarşiyi kavrayışın etkisi vardır. Bir insanın yerini bilmesi, önceliklerine uygun davranması ikilik, ahlaksızlık olarak görülebilecek Japonlara has davranışı anlamlandırmada kilit öneme sahiptir.
"Fazilet Dilemması" adındaki onuncu bölümde Japonların milli destanlarından biri sayılan Kırk Yedi Ronin incelenir. Destana kısaca değinmek gerekirse Lord Asano tahkir edildiğini düşünerek Lord Kira'yı alnından yaralar, bu davranış ismi için yapması gereken giri'dir fakat bu olay sarayda gerçekleşmiştir. Sarayda kılıç çekilmesi de chu'ya karşı bir hakaret olduğundan kaidelere göre kendisini öldürür. Lord Asano'ya bağlı olan kırk yedi kişilik bir grup da onun intikamını alıp kendilerini öldürerek yine hem giri'yi hem chu'yu yerine getirmiş olurlar. Bu destana ilkokul çocuklarına yönelik ders kitaplarında yer verildiğini kaydeden Benedict temelde giri ve gimu'nun çatışmasına dayanan pek çok hikaye ve filmin bulunduğuna dikkat çeker.
"Kendini Terbiye" adlı on birinci bölümde Japonların iradelerini güçlendirmek, disiplinli bir hayat kurmaya verdikleri önem üzerinde durulur. Bir Amerikalının ancak kendi isterse başvuracağı kişisel gelişim yöntemleri Japonya'ya dini anlayışla ve kültürle perçinlenen bir davranışlar bütünüdür. Ölümden sonraki hayata, ödül ve cezaya dair bir tasavvuru olmayan Japonlar bugüne ve dünyaya odaklanmış olarak yaşarlar. Başka kültürlerde kişinin kendi kendisine eziyet etmesi gibi yorumlanabilecek davranışlar Japonlar için kendini terbiye biçimidir. Benedict’e göre Japonlar kötülüğü kılıçtaki pas olarak görürler ve
yaşamlarının yetişkinlik dönemlerinde kendi kendilerini gözlemleyerek
düzelterek bu pastan kurtulmayı yeniden parlamayı hedeflerler. Japonlarda
çocukluk ve yaşlılık utançtan, yargılamalardan münezzeh olarak kabul edilir.
On ikinci bölüm, "Çocuğun Yetiştirilmesi" başlığını taşır. Benedict, Amerikalıların çocuklarını doğar doğmaz birtakım kurallarla sınırlandırmasına karşılık Japonların çocuklarına olabildiğince hareket alanı tanıdığına dair bir değerlendirme yapar. Yetişkin dönemlerinde ise bu kez Amerikalı ebeveynler çocuklarına karşı hoşgörüyü benimserken Japon ebeveynler yetişkin evlatlarını dize getirmeye çabalarlar. Japon ailelerde bebeğin her zaman hesaba katıldığına dikkat çekilir. Anne selam verirken bebeğin de selam verir gibi yapmasını sağlar. Çocuklarla daima konuşulur, anne veya baba çocuğu sıklıkla gezdirir. Japon çocukların yürümeden evvel konuşmayı öğrendiklerini söyleyen Benedict ailelerin bebekler anlamasa dahi onlarla Japon hürmet dilinde konuştuğunu da ekler. Japonlar çocuklarını Amerikalılara kıyasla daha rahat yetiştiriyor görünseler de huysuzluğu,inatçılığı çocuğu dağlayarak tedavi etme gibi bir uygulamaları vardır. Çocuğun derisinde meydana getirilen bu yaralamaya moxa denir ve bu işlemin bir çocuğa birkaç kez uygulandığı görülebilir.
On üçüncü bölüm, "VJ Gününden Bu Yana Japonya" adını taşır. VJ, Victory over Japan ifadesinin kısaltılmasıdır. Bu bölümde Benedict, 14 Ağustos 1945'te İmparator Japonya'nın başarısızlığa uğradığını bizzat bildirdikten sonra Japon halkının Amerikalılara karşı takındıkları barışçıl tavrı izah etmeye çalışır. Amerikalılar bir saldırı beklentisi içinde bulunurken Japonlardan yana böyle bir atak görülmez. Savaşçılığın yerini bu kadar hızlı bir biçimde barışa terk etmesindeki önemli etken İmparatorun isteğine riayet etme terbiyesi olarak yorumlanır. İmparatorun tesiri yanında başarısızlığa uğrayınca diretmekten derhal vazgeçen bir hareket tarzının Japon kültüründe olumlanan bir davranış kalıbı olduğu da Benedict tarafından vurgulanan bir noktadır.
***
*Krizantemler Japonya'nın her yerinde yıllık çiçek gösterileri için saksılarda yetiştirilir. Çoğunlukla canlı çiçeğin içine sokulan bir tel destek krizantemlerin istenen şekilde durmasını sağlar. Oysa krizantemler tel destek olmadan ve budanmadan da güzel olabilirler.
*Kılıç taşıyan bir kimse kılıcının göz alıcı parlaklığını muhafazadan nasıl mesulse, insanlar da kendi hareketlerinin sonucundan öyle mesul olmalıdır. Japonyaların bu anlayışına göre kılıç, bir saldırı sembolü değildir; o ideale olan ve kendi mesuliyetini müdrik bir şahsı ifade etmektedir.
*Kamikaze: 13.yüzyılda Cengiz Han'ın gemilerini dağıtarak onları altüst eden böylelikle Japonya'yı istiladan kurtaran mukaddes rüzgar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
MELODRAMDA DUYGU POLİTİKASI: ÖLMÜŞ BİR KADININ MEKTUPLARI ÖRNEĞİ Türk edebiyatında popüler roman türünün önemli temsilcilerinden biri ol...
-
Camera Obscura : Latince “camera” kubbeli hazne, oda anlamına gelirken “obscura” karanlık demektir. Camera Obscura terimi karanlık oda ifade...
-
Twitter'da @womensart1 hesabında denk geldiğim çok hoş bir fotoğraf. Üç kadın çizer; Violet Oakley, Jessie Willcox Smith ve Elizabeth Sh...
-
“Sinema ve tiyatro, romanı ancak tehdit edebiliyor ama yerini alamıyor.” ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder