29 Haziran 2020 Pazartesi

Bu Kitabı Eleştirmeye Nereden Başlamalı?

Hatice Meryem, "Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı?" İletişim yayınları 

Kitabı Storytel'den dinlediğim için alıntı yapamayacağım.

"Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı?" öykü kitabı. Bütün öykülerin şablonu aynı: Erkek katil, kadın maktul ve odakta katilin öldürme motivasyonu var ve bir anda gerçekleşen cinayetler var. Bir tane öyküde mülteci genç kadının intiharı vardı ama onun işleyişi de diğerleriyle aynı olduğu için şablon korunmuş oluyordu. 

Kadınların kadınlar üzerine yazabilmesinde müthiş bir doğallık, kendiliğindenlik, başka türlüsü olamazdıcılık algısı var. Bu sebeple metinleri değerlendirme dışı bırakılıyor gibi. Ciddiye alınmak değerlendirmeye tabi tutulmaktır. Kadın yazarların erkek adı kullanarak kitap basması, kadın yazarların erkek karakterleri ön planda tutmaya eğilimi vs. hep mevcut oyunun kuralına uymak için oysa oyunun kurallarının değişmesi gerekir. 

Hatice Meryem'in de yazarlığı ciddiye alınmamış diye düşünüyorum. Ah yavrum hislenmiş de kadın cinayetleri üzerine yazıvermiş aman ilişmeyim demişler. Çünkü kitaptaki yazılar daha önce Ot Dergide çıkıyormuş.  

Hatice Meryem tekrar tekrar erkek/katilleri odakta tutarak ve hep aynı hareket şablonunu kullanarak gerçekten ne yaptığını zannetti acaba? Suç işleyen erkekler ne bir tornadan çıkmış gibiler ne de bir grup deliler. Neyin ceza indirimi sağladığını bildikleri için hep aynı tondan konuşuyorlar. Bir anda durduk yere sürpriz bir şekilde cinayet işlemiyorlar adım adım tasarlıyorlar. Acaba neden Hatice Meryem bu tip yazılardan 40 tane yazmadı ki mesela? Üç kez aynı şeyi yapmışsın onuncu kez aynı şeyi yapıyorsun sonra neden nasıl duruyorsun ki? İlginç yani hayatı boyunca katil erkeklere ses vermeye devam etmekten onu alıkoyan neydi acaba? Yoksa yeni bir sığ motif buldu da ondan mı antoloji oluşturacak? 
Katillerle özdeşim kurmak için kendini paralıyor gibi görünen aciz, sıkıcı metinleri art arda yazarken insan hiç mi ben ne yapıyorum ne amaç ne mana demez? Medyada yıllarca kadınları öldürenlere çarşaf çarşaf yer ayrıldı zaten, pek çok cinayet sebebi öğrendik. Neden? Neye yarıyor bu arsız katilleri konuşturmak? Gazete haberleri öyküye dönüştürülmek istenmiş, olabilir ama her seferinde bir adam varmış çok alıngan ve de kırılganmış sonra kadın ona lolo yapmış o da onu öldürmüş. So what? 

Kitabın sonunda bir de manifesto var ki tam bir fiyasko. 1-A sınıfından Hatice Meryem'in kadın cinayetleri üzerine söyleyecekleri de bu tonda olurdu zaten. 23 Nisan ruhu ile erkekler koltuklarını kadınlara devretseler dünyada savaşlar olmazmıştı bir de her yerler tertemiz olurmuştu. İnsan hakikaten hayret ediyor. Belki biraz daha yazabilseydi feminizmi keşfederdi? Tırnağı taşa değmemiş ve asla fikri çatışma yaşamamışçasına aklına ilk geleni yazmış ve yayınevinden bile kimse onu okumamış ki ya sen iyi misin dememiş. 

Sevgili Hatice Meryem lütfen bir konu hakkında yazmadan önce oku. Önce okuyalım ki Amerika'yı yeniden keşfetmek durumunda kalmayalım. Okumak çok külfetli ise insanlarla konuş. Yeni insanlar tanı. Sokağa bile çıkmadan yapabilirsin bunu. İnternet kafi, bir twitter hesabıyla muhteşem zannettiğin önerilerinin nasıl da dağıldığını görürsün. Birbirlerinden nefret eden kadınlar vardır. Türk kadını vs Kürt kadını olarak. Zengin/fakir, güzel/çirkin, şişman/zayıf, evli/bekar, hetero/lezbiyen vb. Kadın olmaktan doğan ortak bir akıl, anlayış yok. Toplumsal cinsiyet rolleri vardır. Temizlik kadınlara uygun görülegelmiş mesela. Ama sen buna bakıp da nasıl kadınların çevre sorununu da doğal olarak çözeceğine vardın ya?

Her neyse. Hatice Meryem'in ciddiyetle ortaya attığı fikirlerin kofluğunu ortaya koymak istesem de kendimi ilkokula dönmüş gibi hissettiğimden kestirip atmak istiyorum. Bu konu üstünden zihinsel olarak tekrar o seviyeye inmek sıkıntı veriyor. 

Özetle. Kimsenin kadın cinayetlerini kanıksadığı filan yok ki böyle bir kitabın vicdani tembelliğimizi yıkıcı gücü olsun. Bu metnin toplum üzerinde iyi kötü herhangi bir etkisi de olmaz çünkü yavan anlatımı medyayla aynı zaten kim ne yapsın. Okuyanların yorumlarına bakınca da görülen şu, insanlar kadın cinayetlerine lanet ediyor, bu yani bu kadar, kitaptan önce de öyle düşünüyorlardı kitaptan sonra da doğal olarak. Yani kitap sadece mevcut hisleri tetikliyor. Yoksa kimsede yeni bir his, düşünce yaratamıyor. 

Cinayet sebeplerini art arda yazmaktaki iştahına da değinmek lazım. Bu sebepler zaten toplumun ahlaki normlarıyla örtüşüyor, pek çok çiftin/ailenin kavga sebebi olabilecek şeyler birini güya cinayete itiyor. Yani cinayet sebeplerini listelediğinde onlara bakıp bu kadar da olmaz/aa gerçekten mi diyecek insanlar çoğunlukta değil ve zaten bu kitap asıl etkilenmesini umduklarının önüne de düşmez. Bu işler böyle. İçini yakan toplumsal meselelerle ilgili yazma demiyorum, diyemem. Yaz ama soğukkanlı ol ve seni okuyan insanların zekasından, kültüründen, vicdanından yana umutlu ol. Böylece çıtayı yüksek tutarsın. 

Sonuç:Gazeteye yazamadığınız açık mektuplar yüzünden Türkçe edebiyat karnından konuşma yerine dönüştü. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  MELODRAMDA DUYGU POLİTİKASI: ÖLMÜŞ BİR KADININ MEKTUPLARI ÖRNEĞİ   Türk edebiyatında popüler roman türünün önemli temsilcilerinden biri ol...