Hazlar ve Günler (Les Plaisirs et les Jours) Marcel
Proust'un ilk kitabı, 1896'da yayımlandı. Proust kitaptaki 1894 tarihli ithaf
yazısında sayfaların bazılarını yirmi üç, çoğunu yirmi yaşında yazdığını
belirtiyor. Kitap bir ithaf ve şiir,hikaye,deneme denebilecek çeşitli
formlardaki on yazıdan oluşuyor. Bu yazılar kendi içinde sıklıkla kısımlara
ayrılıyor, bol bol epigraf kullanılıyor. Bunlara ek olarak kitabın hacmi de
küçük dolayısıyla bir çırpıda okuyunca art arda etrafa saçılan üstelik pek
biçimli de durmayan havai görüntüler kalıyor geride.
Hazlar ve Günler'i yazarın
magnum opusu olan "Kayıp Zamanın İzinde" eserinin bir habercisi, bir
önsözü olarak gören de var bence daha çok bir eskiz gibi -belki bir
palimpsestteki silik yazılar gibi okumasam da olurmuş ama işte merak diyesiyim.
Sayılarla Hazlar ve Günler:
1.Sylvanie Vikontu Baldassare Silvande’nin
Ölümü:5kısım,5epigraf
2.Violante ya da Dünyevi Eğlence: 4kısım,2epigraf
3.İtalyan Komedya’sından Parçalar:14kısım,1epigraf
4.Dünyevi Eğlence ve Müzik Aşkı:2kısım
5.Melankolik Dinlence:5kısım,2epigraf
6.Ressamların ve Müzisyenlerin Portreleri:Dördü ressam
(Albert Cuyp,Paulus Potter,Antoine Watteau,Anthony Van Dyck) dördü müzisyenler
(Chopin,Gluck,Schumann,Mozart) için olmak üzere sekiz şiirden oluşuyor.
7.Bir Genç Kızın İtirafları:4kısım,4epigraf
8.Şehirde Bir Akşam Yemeği:2kısım,1epigraf
9.Pişmanlıklar:30kısım,5epigraf
10.Kıskançlığın Sonu: 3kısım,3epigraf.
*
Kitaptaki 4. hikayeyle karşılaşma anında heyecanlanmıştım
çünkü "bouvard ve pécuchet" alt başlığını taşıyordu ve bu isimler
aslında Gustave Flaubert'in ilk kez 1881 yılında yayımlanan ve Türkçeye
"Bilirbilmezler" adıyla çevrilen romanına aitti.
Proust'un hikayesinde Bouvard ve Pécuchet adlı iki arkadaş
sosyeteye girmeye karar verir ancak bunu iyi bir şekilde yapabilmek için
öncelikle sosyetenin tartıştığı konulara hakim olmaları gerekir. Böylelikle bu
iki arkadaş çağdaş edebiyattan başlayarak revaçtaki her konuyla yüzeysel
ilgilenir,atıp tutar.
“Kısacası, herkes kötü yazıyordu. Bouvard’a göre bunun
suçlusu aşırı özgünlük arayışı, Pécuchet’e göre de örflerin
yozlaşmasıydı(s.82)”