Camera Obscura :
Latince “camera” kubbeli hazne, oda anlamına gelirken “obscura” karanlık demektir. Camera Obscura terimi karanlık oda ifadesiyle Türkçede karşılanır. MÖ 4.yy’da Aristoteles, Camera Obscura ile ilgili ilk kaydı tarihe düşer. Buna göre; tamamen karanlık olan odanın bir duvarına bir iğne deliği (pinhole) açıldığında dışarıdaki görüntü her ne ise deliğin karşısındaki duvarda ters olarak görünmüş olacaktır. Bu keşif yüz yıllar boyunca farklı coğrafyalarda farklı alanlardaki bilginlerin zihninde yeniden ele alınmış, biçimlendirilmiş, geliştirilmiş nihayetinde fotoğrafın icadında kadar süren yolların taşlarının döşenmesini sağlamıştır. 10. yy’da matematikçi, optikçi Arap bilgin İbni Heysem, Batılılarca Alhazen olarak tanınır, Camera Obscura’yı güneş tutulmasını izlemek için kullanmıştır. 15. yüzyılda Rönesansın öncülerinden olan Brunelleschi kuyumculuk, heykel, optik, matematik mimari gibi geniş bir yelpazede düşünen üreten bir bilgin olarak Camera Obscura’dan perspektifi doğru kullanma açısından bir imkan olarak görüp yararlanmıştır. Böylece resim sanatında bir kolaylaştırma aracı olarak Camera Obscuranın kullanımı benimsenmeye başlamıştır. Gittikçe küçülerek taşınabilir bir forma ulaşacak olan Camera Obscura aynı zamanda merceklerle de desteklenir. Nihayetinde fikri gelişim olarak resim,mimari sanatına katkı yapar gibi görünse de 19. yüzyılda insanların görüntüyü sabitlemeye yani fotoğrafı icat etmeye ulaşacakları noktaya kadar önemli bir bilgi birikimini Camera Obscura sağlamıştır. (1)
Dagerotip:
Fransızca Daguerréotype dilimize Dagerotip olarak girmiştir. Bu ifade ”gümüş nitratla ışığa duyarlı hale getirilen bakır levhaların, camera obscura içinde 10 ila 20 dakika pozlanarak, cıva buharına tabi tutulup geliştirilmesiyle fotoğrafik görüntü elde etme yöntemidir(2).” Terim, yöntemi bulan kişi olan Louis-Jacques-Mandé Daguerre’in soyadından gelir. Pencereden Le Gras’a Bir Bakış adıyla bilinen tarihteki ilk fotoğrafı Niepce 8 saatlik pozlamayla elde etmişti ancak kullandığı teknikteki pürüzleri gidererek süreyi kısaltan Daguerre olmuştur. Yüz yıllar süren nicel bir birikimin nitel sıçramaya ulaştığı 19. yüzyılın sonlarında görüntüyü sabitleme çalışmalarında ortak bir terim olarak fotoğrafın kullanımında uzlaşma henüz yoktur. “Niepce, yöntemine heliyografi adını verir; Daguerre'in yöntemi daguerreotype, Talbot'unki kalotipidir. ‘Fotoğraf’ sözcüğü daha sonra, 2 Şubat 1839'da, Fox Talbot'a gönderdiği bir mektupta Charles Weatstone tarafından kullanılmıştır.(3)”
Dagerotip icadının ardından Fransız Bilimler Akademisine tanıtılır. İcadın patentinin alınması sürecinde fikri tartışmalar da yaşanmıştır. Bu noktada dagerotipin sözcüsü olarak fizikçi Arago'nun 3 Temmuz 1839'da Meclis kürsüsünde yaptığı savunma dikkat çekicidir. Konuşmasında "Yeni bir cihazın icatçılarının," demiştir Arago, "o cihazı doğayı gözlemek amacıyla kullandıklarında murat ettikleri şey, aynı aracın katkılarıyla daha sonra yapılan bir dizi keşifle kıyaslandığında son derece cılız kalmıştır." Bu konuşmayla yeni teknolojinin -astrofizikten filolojiye uzanan- geniş yelpazesi sergilenmiş olmaktaydı. Yıldızların fotoğraflarının çekilme imkanları doğmasının dışında öne çıkan şeylerden birisi, fotoğraf vasıtasıyla Mısır hiyerogliflerini biraraya toplama düşüncesiydi mesela(4).”
Yüksek Sanat:
1850-1870 yılları arasında İngiliz sanatçılarının etkisiyle gelişen sanat akımına High Art/Yüksek Sanat anılır. Fotoğrafın icadına kadar ki süreçte camera obscura resim sanatında doğru perspektif için kullanılan bir araçtı. Fotoğrafın toplumdaki kabulü ve yükselişi sırasında bu kez resim sanatının araçsallaştırıldığını görürüz. 1850’de William Lake Price, Oscar Gustav Rejlander ve Henry Peach Robinson gibi isimler resim bilgisini fotoğrafa uyarlama çalışarak Yüksek Sanat Akımını duyurmuş olurlar.
H.P. Robinson 1869’da “Pictorial Effect in Photography” adlı eserinde fotoğrafın resmin etkisine ulaşması için kompozisyon, armoni, denge sorunlarını aşmayı ele alır(5). Resim sanatının ilkelerinden yararlanırken çizimden direkt de yararlanıldığı görülmüştür. Fotoğraf çekimi öncesinde fotoğrafta istenen pozların çizildiği bir nevi story board kullanılmıştır. Teknik ya da sanatsal sebeplerle fotoğraflara çizimle müdahale edilerek rötuşlandığı da görülür. Yüksek Sanat akımında sanatçılar etkili kompozisyonlar oluşturur, konuları nettir, stüdyolarda sahne dekorları hazırlamışlardır. Fotomontaj da bu akımla kullanılmaya başlanır, ayrı ayrı çekilen fotoğraflar birleştirilir. Uzun poz süreleri sebebiyle model sabitleyiciler de kullanmışlardır. Alice Harikalar Diyarında kitabıyla tanınan yazar Lewis Caroll da bu dönemde çektiği çocuk portreleriyle dikkat çeker. Dönemin bir diğer önemli sanatçısı olan Julia Margared Cameron ise çalışmalarındaki fluluk kullanımıyla öne çıkar.
Soyut Fotoğraf
Soyut sanat anlayışının başlangıcını ve ilk temsilcilerini belirlemek güçtür ancak bu anlayışla üreten sanatçıların önce resimde ve fotoğrafta daha sonra etkisini mimaride de hissettirecek biçimde 20. yüzyıl başlarında aktif ve kümelenebilen sayılarda kendilerini fark ettirdikleri görülür. Sanayileşen toplumlarda sanayileşmeye bağlı politikaların toplumdaki etkisi hissedilmeye başlanırken I. Dünya Savaşının da patlak vermesiyle toplumlar, bireyler üzerinde gelişen tahribat sebebiyle sanatçıların gerçek dünyadan aşama aşama kopuşuyla soyut sanat anlayışının tırmanışa geçtiği de yaygın bir görüştür. Wassily Kandinsky ve Kazimir Malevich adlı ressamlar soyut resim için öncü kabul edilirler. Fotoğraf ve resmin teknik, estetik alandaki etkileşimlerinin doğal bir sonucu olarak soyut anlayış etkisini fotoğrafçılıkta da göstermiştir. Soyut sanat akımına mensup sanatçılar için objenin kendisi değil sanatçının yorumu önemlidir. Objeyi geometrik şekiller ve renklerle yeniden yorumlayan sanatçı bu akımla özgünlüğün anlamını derinleştirir. Fotoğrafa dair temel bilgilerin, kurallarının sanatçı tarafından göz ardı edildiği soyut sanat anlayışı böylece yeni denemeler yapmak için de bir imkan oluşturur. Bu sebeple de soyut fotoğrafçılıktan konsept veya deneysel fotoğrafçılık, sübjektif (non - objective) fotoğrafçılık,non - figüratif olarak da bahsedilir. Soyut sanat anlayışından etkilenerek soyut fotoğraf çalışmaları yapan kişiler arasında ilk olarak Francis Bruguiere ve Alvin Langdon Coburn isimleri öne çıkar. Ancak Jon Heartfield, Alexandr Rodchenko, Moholy Nagy, Andre Kertesz, Ralp Gibson ve Rene Burri gibi isimler de hem teknik farklılıklar denemiş hem de fotoğrafta ışığı ve rengi farklı şekillerde kullanarak soyut fotoğraf çalışmaları gerçekleştirmişlerdir. Işık patlamaları, bulanıklıklar, salt ışık çizgileri birçok fotoğrafçı için kusur olabilecekken soyut fotoğrafçılar için bir ifade biçimine dönüşür. Fotoğrafa bakan kişide çağrışımlar yaratmayı hedefleyen, düşündürten, esasen bir duygu transferi gerçekleştirmeye çalışan soyut fotoğrafçılık yansıtmacı geleneğin dışında konumlanır. Gerçek nesneleri yalınlaştırarak, değiştirerek, bozarak imgeleştiren soyut sanatçılar Kübist ya da Fütürist olarak da tanınır. Soyut sanat anlayışı kapsayıcı ve etkisini sonraki on yıllarda da hissettiren bir sanat yaklaşımıdır.
Notlar:
1. Semra Güler Ak, Fotoğrafın Kısa Tarihi Temel Fotoğraf Bilgileri ve Tanıtım Fotoğrafçılığı adlı yüksek lisans tezinden yararlanılmıştır.
2. Tanım için Wikipedia’nın Dagerotip maddesi kullanılmıştır.
3. Alıntı için Roger Bellone, Fotoğraf, Dost Kitabevi Yayınları Mayıs 2010 sayfa 10
4. Alıntı için Walter Benjamin, Fotoğrafın Kısa Tarihi, Agora Kitaplığı, Ocak 2013 baskısı sayfa 8
5. Bu kısımda Kemal Gök’ün “Fotoğraf Sanatında Resimsellik” adlı yüksek lisans tezinden yararlanılmıştır.
Konu 1: Camera Obscura (25 puan)
Latince “camera” kubbeli hazne, oda anlamına gelirken “obscura” karanlık demektir. Camera Obscura terimi karanlık oda ifadesiyle Türkçede karşılanır. MÖ 4.yy’da Aristoteles, camera obscura ile ilgili ilk bilgiyi tarihe not düşer. Buna göre; tamamen karanlık olan odanın bir duvarına bir iğne deliği (pinhole) açıldığında dışarıdaki görüntü her ne ise deliğin karşısındaki duvarda ters olarak görünmüş olacaktır. Bu keşif yüz yıllar boyunca farklı coğrafyalarda farklı alanlardaki bilginlerin zihninde yeniden ele alınmış, biçimlendirilmiş, geliştirilmiş nihayetinde fotoğrafın icadına kadar süren yolların taşlarının döşenmesini sağlamıştır. 10. yy’da matematikçi, optikçi Arap bilgin İbni Heysem, Batılılarca Alhazen olarak tanınır, camera obscurayı güneş tutulmasını izlemek için kullanmıştır. 15. yüzyılda Rönesansın öncülerinden olan Brunelleschi kuyumculuk, heykel, optik, matematik mimari gibi geniş bir yelpazede düşünen üreten bir bilgin olarak camera obscuradan perspektifi doğru kullanma açısından bir imkan olarak görüp yararlanmıştır. Leonardo Da Vinci ise Codex Atlanticus adlı eserinde camera obscurayı tanımlamış ve çalışma ilkelerini incelemiştir.17 ve 18. yüzyıllarda Vermeer, Guiseppe Maria Crespi ve Reynolds’un resimlerini yaparken camera obscurayı kullanmışlardır. Böylece resim sanatında bir kolaylaştırma aracı olarak camera obscuranın kullanımı benimsenmeye başlamıştır. Gittikçe küçülerek taşınabilir bir forma ulaşacak olan camera obscura aynı zamanda merceklerle de desteklenir. Nihayetinde fikri gelişim olarak resim,mimari sanatına katkı yapar gibi görünse de 19. yüzyılda insanların görüntüyü sabitlemeye yani fotoğrafı icat etmeye ulaşacakları noktaya kadar önemli bir bilgi birikimini camera obscura sağlamıştır. (1)
Konu 2: Dagerotip (25 puan)
Fransızca Daguerréotype dilimize Dagerotip olarak girmiştir. Bu ifade ”gümüş nitratla ışığa duyarlı hale getirilen bakır levhaların, camera obscura içinde 10 ila 20 dakika pozlanarak, cıva buharına tabi tutulup geliştirilmesiyle fotoğrafik görüntü elde etme yöntemidir(2).” Terim, yöntemi bulan kişi olan Louis-Jacques-Mandé Daguerre’in soyadından gelir. Pencereden Le Gras’a Bir Bakış adıyla bilinen tarihteki ilk fotoğrafı Niepce 8 saatlik pozlamayla elde etmişti ancak kullandığı teknikteki pürüzleri gidererek süreyi kısaltan Daguerre olmuştur. Yüz yıllar süren nicel bir birikimin nitel sıçramaya ulaştığı 19. yüzyılın sonlarında görüntüyü sabitleme çalışmalarında ortak bir terim olarak fotoğrafın kullanımında uzlaşma henüz yoktur. “Niepce, yöntemine heliyografi adını verir; Daguerre'in yöntemi daguerreotype, Talbot'unki kalotipidir. ‘Fotoğraf’ sözcüğü daha sonra, 2 Şubat 1839'da, Fox Talbot'a gönderdiği bir mektupta Charles Weatstone tarafından kullanılmıştır.(3)”
Dagerotip icadının ardından Fransız Bilimler Akademisine tanıtılır. İcadın patentinin alınması sürecinde fikri tartışmalar da yaşanmıştır. Bu noktada dagerotipin sözcüsü olarak fizikçi Arago'nun 3 Temmuz 1839'da Meclis kürsüsünde yaptığı savunma dikkat çekicidir. Konuşmasında "Yeni bir cihazın icatçılarının," demiştir Arago, "o cihazı doğayı gözlemek amacıyla kullandıklarında murat ettikleri şey, aynı aracın katkılarıyla daha sonra yapılan bir dizi keşifle kıyaslandığında son derece cılız kalmıştır." Bu konuşmayla yeni teknolojinin -astrofizikten filolojiye uzanan- geniş yelpazesi sergilenmiş olmaktaydı. Yıldızların fotoğraflarının çekilme imkanları doğmasının dışında öne çıkan şeylerden birisi, fotoğraf vasıtasıyla Mısır hiyerogliflerini biraraya toplama düşüncesiydi mesela(4).” Arago’nun icadı savunma konuşmasının ardından Fransız hükümeti patenti satın alarak toplum hizmetine sunmuştur.
Konu 3: Yüksek Sanat (25 puan)
1850-1870 yılları arasında İngiliz sanatçılarının etkisiyle gelişen sanat akımına High Art/Yüksek Sanat anılır. Fotoğrafın icadına kadar ki süreçte camera obscura resim sanatında doğru perspektif için kullanılan bir araçtı. Fotoğrafın toplumdaki kabulü ve yükselişi sırasında bu kez resim sanatının araçsallaştırıldığını görürüz. 1850’de William Lake Price, Oscar Gustav Rejlander ve Henry Peach Robinson gibi isimler resim bilgisini fotoğrafa uyarlama çalışarak Yüksek Sanat Akımını duyurmuş olurlar.
H.P. Robinson 1869’da “Pictorial Effect in Photography” adlı eserinde fotoğrafın resmin etkisine ulaşması için kompozisyon, armoni, denge sorunlarını aşmayı ele alır(5). Resim sanatının ilkelerinden yararlanırken çizimden direkt de yararlanıldığı görülmüştür. Fotoğraf çekimi öncesinde fotoğrafta istenen pozların çizildiği bir nevi story board kullanılmıştır. Teknik ya da sanatsal sebeplerle fotoğraflara çizimle müdahale edilerek rötuşlandığı da görülür. Yüksek Sanat akımında sanatçılar etkili kompozisyonlar oluşturur, konuları nettir, stüdyolarda sahne dekorları hazırlamışlardır. Fotomontaj da bu akımla kullanılmaya başlanır, ayrı ayrı çekilen fotoğraflar birleştirilir. Uzun poz süreleri sebebiyle model sabitleyiciler de kullanmışlardır. Alice Harikalar Diyarında kitabıyla tanınan yazar Lewis Caroll da bu dönemde çektiği çocuk portreleriyle dikkat çeker. Dönemin bir diğer önemli sanatçısı olan Julia Margared Cameron ise çalışmalarındaki fluluk kullanımıyla öne çıkar.
Konu 7: Soyut Fotoğraf (25 puan)
Soyut sanat anlayışının başlangıcını ve ilk temsilcilerini belirlemek güçtür ancak bu anlayışla üreten sanatçıların önce resimde ve fotoğrafta daha sonra etkisini mimaride de hissettirecek biçimde 20. yüzyıl başlarında aktif ve kümelenebilen sayılarda kendilerini fark ettirdikleri görülür. Sanayileşen toplumlarda sanayileşmeye bağlı politikaların toplumdaki etkisi hissedilmeye başlanırken I. Dünya Savaşının da patlak vermesiyle toplumlar, bireyler üzerinde gelişen tahribat sebebiyle sanatçıların gerçek dünyadan aşama aşama kopuşuyla soyut sanat anlayışının tırmanışa geçtiği de yaygın bir görüştür. Wassily Kandinsky ve Kazimir Malevich adlı ressamlar soyut resim için öncü kabul edilirler. Fotoğraf ve resmin teknik, estetik alandaki etkileşimlerinin doğal bir sonucu olarak soyut anlayış etkisini fotoğrafçılıkta da göstermiştir. Soyut sanat akımına mensup sanatçılar için objenin kendisi değil sanatçının yorumu önemlidir. Objeyi geometrik şekiller ve renklerle yeniden yorumlayan sanatçı bu akımla özgünlüğün anlamını derinleştirir. Fotoğrafa dair temel bilgilerin, kurallarının sanatçı tarafından göz ardı edildiği soyut sanat anlayışı böylece yeni denemeler yapmak için de bir imkan oluşturur. Bu sebeple de soyut fotoğrafçılıktan konsept veya deneysel fotoğrafçılık, sübjektif (non - objective) fotoğrafçılık,non - figüratif olarak da bahsedilir. Soyut sanat anlayışından etkilenerek soyut fotoğraf çalışmaları yapan kişiler arasında ilk olarak Francis Bruguiere ve Alvin Langdon Coburn isimleri öne çıkar. Ancak Jon Heartfield, Alexandr Rodchenko, Moholy Nagy, Andre Kertesz, Ralp Gibson ve Rene Burri gibi isimler de hem teknik farklılıklar denemiş hem de fotoğrafta ışığı ve rengi farklı şekillerde kullanarak soyut fotoğraf çalışmaları gerçekleştirmişlerdir. Işık patlamaları, bulanıklıklar, salt ışık çizgileri birçok fotoğrafçı için kusur olabilecekken soyut fotoğrafçılar için bir ifade biçimine dönüşür. Fotoğrafa bakan kişide çağrışımlar yaratmayı hedefleyen, düşündürten, esasen bir duygu transferi gerçekleştirmeye çalışan soyut fotoğrafçılık yansıtmacı geleneğin dışında konumlanır. Gerçek nesneleri yalınlaştırarak, değiştirerek, bozarak imgeleştiren soyut sanatçılar Kübist ya da Fütürist olarak da tanınır. Soyut sanat anlayışı kapsayıcı ve etkisini sonraki on yıllarda da hissettiren bir sanat yaklaşımıdır.
Notlar:
1. Semra Güler Ak, Fotoğrafın Kısa Tarihi Temel Fotoğraf Bilgileri ve Tanıtım Fotoğrafçılığı adlı yüksek lisans tezinden yararlanılmıştır.
2. Tanım için Wikipedia’nın Dagerotip maddesi kullanılmıştır.
3. Alıntı için Roger Bellone, Fotoğraf, Dost Kitabevi Yayınları Mayıs 2010 sayfa 10
4. Alıntı için Walter Benjamin, Fotoğrafın Kısa Tarihi, Agora Kitaplığı, Ocak 2013 baskısı sayfa 8
5. Bu kısımda Kemal Gök’ün “Fotoğraf Sanatında Resimsellik” adlı yüksek lisans tezinden yararlanılmıştır.